İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

19 Ekim 2020 Pazartesi





Yalnız Hatta Yapayalnız

Hayata karşı öfkesini içinde hiçbir zaman dindirememiş, küçücük bir çocukken annesinin gidişini terkedilmişliğini hiçbir zaman kabul edememiş ve büyüyememiş bir çocuk Sait.

Girdiği her ortamın asi çocuğuydu. Öfkelendiğinde kırıp döken, hırpalayan yeri geldiğinde şiddet uygulayan ama bunca karanlık ve bastıramadığı öfkesinin ardında binlerce çığlığı olan yapayalnız bir adam. Sadece yazmak için insanların arasına karışan günün sonunda yalnızlığına kaçan bir adam. Sokağın havasını sürekli soluyan ve sokaktan beslenen Sait.

"İnsanların yüzlerini görmeden, gözlerine bakmadan, zanaatlarını izlemeden, şehrin içindeki duruşlarına tanık olmadan, bakışlarındaki sessiz sözleri işitmeden, konuşmadıkları şeyleri davranışlarında görmeden hikaye mikaye yazılmaz." der.

Kitap her ne kadar Sait Faik Abasıyanık'ın hikayesi olsa da 1940-1950 li yıllarında yaşananlara tanıklık ediyorsunuz.

Bir Müslümanın kalkıp çocuk vaftizi için kiliseye gidişine yortularda ikram edilen paskalyaları kabul edişine tanıklık ederken Ermenisinin Musevisi Rumunun elinde helva ile Müslümanın mevlidine koştuğu yıllar...

Kitap ilerledikçe öyle hikayelerin ve yaşanmışlıkların içine dalıyorsunuz ki o dönemde ne yaşanmış olursa olsun hepsine değerdi keşke o döneme ait olsaydım demeden edemiyorsunuz.

Mine Urgan'dan Aziz Nesin'e Orhan Veli'den Ara Güler'e Bedri Rahmi'den Sabahattin Ali'ye Rıfat Ilgaz'dan Nurullah Ataç'a... 

Kalksam gitsem Burgazada'ya yanımdan Bedri Rahmi ve dillere destan aşk yaşadığı Mari geçse takılsam ikisinin ardına varsam Sait'in yanına diyorsun bazen, bazen de otursam Nisuaz Pastanesine bir çay söylesem Orhan Veli ve Sait kol kola girse içeri...

Her ne kadar birçok kez yazdıkları yüzünden karakola düşse de yazdığı kitaplar toplatılsa da ne siyasetle ne de memleket meseleleri ile işi yoktu Sait'in.

Kalemi ile değil adımları ile sokakları arşınlayarak yazan adam, rum sevgililerinden sevgi dilenen onlar için ailesinin bütün servetini harcayan, annesi Makbule Hanımı bu yüzden yataklara düşüren adam gün gelir küser hepsine önce yazmayı bırakır sonra ardına takıldığı kadınları...

Senelerce içer...

Bir gün 36 yaşında yanlış teşhisten hayatını kaybeden dostu Orhan Veli'in ardından "Ulan Azrail! Ciğerinin yarısı çürümüş sirozlu 44 yaşında Sait Faik'i bırakırsın da gider 36 yaşında Orhan Velimi alırsın. Adaletin var mı lan senin?" der.

Orhan Veli'nin ölümün ardından kendi ölümüne de yakın olduğunu hisseden Sait susamışcasına sürekli yazar. Ve ölümünden önce geçen o 4 yılda yazarlık döneminin altın çağını yaşamıştır. Tedavi için Paris'e giderken meslek hanesine yazdırmaktan mahrum bırakıldığı sanatına onur ödülü gelmişti.

"Dünyada ilk kez Atatürk'e layık görülen Mark Twain Onur Ödülü, Çağdaş Türk Edebiyatı'na yaptığı katkılardan dolayı Sait Faik Abasıyanık'a verilmişti."

Ödülü aldıktan sonra onu sokak sokak arayan ve röportaj yapan ilk gazeteci ise Yaşar Kemal olmuştur.

Kitapta her yazarın ayrı bir hikayesine tanıklık ediyorsunuz.

Beni en çok etkileyenlerden biri de Bedri Rahmi Eyüpoğlu ile Mari Gerekmezyan'ın aşkı olmuştur.

O dönem evli olan Bedri Rahmi Eyüpoğlu Ermeni asıllı Türkiye'nin ilk heykeltıraşlarından kabul edilen hatta Ara Güler'in de hocası olan Mari Gerekmezyan ile tutkulu bir aşk yaşar. İki aşık arasındaki aşk sanatla beslenir ve ortaya birçok sanat eseri çıkar. Mari Bedri Rahmi'nin büstünü yapar Bedri Rahmi Mariye şiirler yazar.

Tüm bu söylentilerin kesilmesi için Mariyi ailesi başkası ile evlendirse de birbirlerinden asla vazgeçmezler. Ta ki günün birinde Mari çağın vebası olan tüberküloza yakalanır ve Bedri Rahmi bütün eserlerini onun tedavisi için mezatlarda yok pahasına satar. Günün birinde sene 1946 mevsim sonbahar Mari dünyaya gözlerini yumar.

Ardından şimdilerde hepimizin çok sevdiği şarkının sözleri olan şiiri yazar Bedri Rahmi Eyüpoğlu 


Sitem

Önde zeytin ağaçları arkasında yar Sene 1946 Mevsim Sonbahar Önde zeytin ağaçları neyleyim neyleyim Dalları neyleyim Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim Yar yar...
Seni karasaplı bıçak gibi sineme sapladılar Değirmen misali döner başım Sevda değil bu bir hışım Gel gör beni darmadağın Tel tel çözülüp kalmışım Yar yar... Canımın çekirdeğinde diken Gözümün bebeğinde sitem var

https://www.youtube.com/watch?reload=9&v=PG-1FCMCyAA

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder