İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

2 Haziran 2014 Pazartesi

Bir Cihan Kafes

Bir Cihan Kafes

İclal Aydın...

O güzel gözlerinin arkasında hüznünü gizleyemeyen, duruşu, oyunculuğu yazıları ile hayran olduğum bir kadındır.
İlk romanı olmasına rağmen inkar edemem beklediğimin çok çok üzerinde başarılıydı.
Özellikle ana-kız, baba-kız ilişkileri, duygular, geçmiş zamanda yaşanan duygular ve şimdiki zamanla ilişkilendirmesi çok iyiydi.
Dünya üzerinde kadın dün ne ise bugünde aynı acılardan geçiyordu...
Kitap mı beni okudu ben mi onu bilemedim...
Ama bende bıraktığı izler derin...
Kalbimde binlerce oda varmış fark etmediğim ve birden hepsinin kapıları aralanıp, içerisinde üzerini kapadığım bir sürü hikayeyi gün yüzüne çıkardı 'Bir Cihan Kafes'

****
Samire, daha küçücükken tek arzusu annesinin ona çok gördüğü yumurtayı midesine indirmek iken önüne cıkan ablasının sevdalısı yüzünden düşerek hem yumurtasından hem dişinden olmuş hemde Ethem'e ettiği beddua ile tüm hayatını bedbaht etmişti...
Sevmişti ama Ethem'i ablası için varmış olsa da ona kocası bellemişti. 
Ethem'in radyo dinlerken kulağına düşen her ezgide düşüp kırdığı dişine, yüzüne bakıp kendini çirkin bulsa da kocasıydı Ethem çocuklarının babasıydı.

Yaşar, daha annesi çocuktu Yaşar'ı doğurduğunda bakamaz büyütemez dediler.
Anneannesi ve dedesi ile büyüdü, annesini hiç sevmedi babası ise ilk aşkı olmuştu.
Babasının 'oku kendi ayaklarının üzerinde dur erkek gibi kadın ol' demesi üzerine Yaşar yatılı okullarda, çok okuyup hoca olmuştur. Gönlünü Ali'sine kaptırıp babasını karşısına almış ailesine sırtını dönmüştü. Ta ki Lorin'i kucağına aldığı güne değin...

Lorin, Tuncelililer koymuştu adını ''Avuntu... Elde Kalan... Teselli"  demekti.
Annesi onu kucağına alıp hiç sevmemişti. Sevgisizliğinden bir Fransız'la evlenmiş. Ama yaptığı hatayı kısa sürede anlamış bedenine kendine bunu yapmaması gerektiğini düşünüp karnındaki bebeği ile düşmüş yola dönmüş Türkiye'ye. Onun hikayesi ise Doruk'la tanıştıktan sonra başlıyor. 

Lemide Hanımı anmadan geçemezdim ama o bir tek Münir Nurettin Selçuk'un Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın eseri ile kalsın istedim hatırımda.





***

Altını Çizdiklerim

"Anne karnında her şeyden ve hepsinden evvel kalbin, sonra omuriliğin beliriyor. Ardından tomurcuk açıyor ellerin.
Kalbin önceliği var hepsinin içinde. Bu yüzden kalbi eğitmek diğerlerinden daha zor. O kalbi büyütmek, eylemek, teselli etmek, demire döndürmek için akıp giden bütün yıllar, yani dünya üzerindeki bütün serüvenin aslında bir göz açıp kapatmadan ibaret.
Her kalp aynı buluşmayla oluşup benzer bir yarayla çürüyor üstelik...
Bir insanın yumruğu kadardır kalbi, derler.
Demek ki kalbin kadar insansın.
Avucunun içine düşen kalbin kadar merhametin...
Umutsuzlukla tütsülenmiş bütün kalpleri, kendini kalabalığın içine savurup sağır ve dilsiz olmak isteyenleri, yalnızlığın kuyusunun başından ayrılmadan, durmaksızın kaderinin yankısını dinleyenleri görür görmez tanırım."

"Öykülerine tanıklık ettiğim insanların hafızalarında kimi yılların böyle hızla dürülüp bükülmüş çamaşırlar gibi saklandığını görmüşümdür hep. Kimileri de bir gazeteden kesilmişcesine, unutulmamayı bekler gibi bir kenara konmuştur..."

''Aşkta mesele şu ki... O dönme dolap, adı üzerinde dönüyor... Yükseliyor... Alçalıyor... Ama sen hep en tepedeki halini anımsıyorsun..."

"Aşk, algı kapılarını açıp mantıklı düşüncenin üzerini örten bir uyaran değil mi... Acı gibi?"

"Kararında yalnızlık iyidir. Yeni bir güne yeni bir güneşe hazırlar insanı. Ama ötesi... Ötesinden kork işte! Allah iki şeyi sevmez kızım. Israrlı günahı ve isyanı. Mutsuzlukta bu kadar ısrar edersen bir gün isyan edersin. Bu da ısrarlı günaha girer. Kalk artık, kaldır başını!"

"Ne çok yaramı açık ettim sana. Bile bile... Şimdi giderken yine yaralarımdan vurursun sen beni!"

"Sevgin direğimiz, üzerimize saldığın korku çatımız olmuş meğer. Mutsuzluğumuzdan örülü bir devlet yaratmışsın hepimize. Sen en çok beni severdin ya. En çok beni köle yapmışsın kendine."