İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

29 Haziran 2019 Cumartesi

Âşıklar Bayramı








Son zamanlarda birçok okurun paylaştığı ve raflarda yerini yeni alan Âşıklar Bayramı, benim yazarı ile ilk kez tanışacağım bir kitap oldu.

Daha önce hiçbir kitabını okumamış olmama hayıflanırken, bu kitabı ile tanışmaktan ötürü ise mutluydum.

Âşıklar Bayramı bir nefeste okuyup bitirdiğim hatta son sayfalarına doğru bitmesin isteyip hıçkıra hıçkıra kapağını kapattığım bir kitap oldu.

Sindirmem ve romandaki hikayeden uzaklaşmam zaman alsa da uzun zamandır bloğuma yazmadığımı düşünerek sizlerle de paylaşmak istedim.

Âşıklar Bayramı bir baba oğulun sessiz yüzleşmesi, içerisinde birçok pişmanlık, af dileyiş barındıran bir kitap. 

Hikaye Avukat Yusuf'un bir gece dış kapısının ardından gelen öksürük sesi ile ve kapıyı araladığında onu yirmi beş yıl önce terk eden babası gezgin aşık Heves Ali ile karşılaşmasıyla başlar.
Heves Ali tüm yorgunluğu ve pişmanlığı ile kapısındadır. Sessizce içeri davet ettiği babasına ne nerden geldiğini ne de neden geldiğini sorar. Fakat gecenin sabahında babasının hastalığı ve zamanının az kaldığı ile yüzleşir.Neden geldiğini söylemeyen Heves Ali sadece nereye gideceğini söyler.

Yakın zamanda Kars'ta olacak Aşıklar Bayramı için yola çıkar.Fakat yirmi beş yıldır hiçbir duyguyu paylaşmadığı gecenin bir yarısı kapısına gelen bu hasta ve yorgun adamın yola yalnız çıkmasına yüreği el vermez Yusuf'un.Hikayenin burdan sonrası bir yol halidir.Varmak istediğin, yol üzerinde af dilediğin birçok pişmanlığın muhasebesinin yapıldığı sessiz bir hal.Kitabın bu sayfalarında aklıma gelen ve yine çok severek okuduğum Hasan Ali Toptaş'ın "Kuşlar Yasına Gider" kitabı oldu. 
O da bir baba oğul hikayesi idi.

Babasına ne kadar kırgın olsa da Yusuf " Yine de her oğul gibi, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama yeniktim." der.Geride bıraktığı tüm kırgınlıklara rağmen iyi bir yol arkadaşı olurlar ve Anadolu'nun köylerini birer birer geçerek yol üzerinde Heves Ali'nin ardında bıraktığı tüm kadınlardan helallik almak için durdukları tüm köylerde büyük bir saygı ile ağırlanırlar.Babasının her geçen saat gözleri önünde eridiğine şahit olan Yusuf ise on beş yıl önce ardında bıraktığı Aylın'a ulaşmaya çalışır. Fakat gönderdiği tüm mailler cevapsız kalır.Ardında kalan ve kaybettiği zamanı yeniden yakalamak istercesine babasına gönülden sarılan Yusuf 'un artık tek amacı babasının son arzusunu yerine getirmek ve onu ölmeden Aşıklar Bayramı'na ulaştırmaktı.

Ulaştırdı ve tüm aşıklar onu en sevdiği türkü ile uğurladı.

"Sultan suyu gibi çağlayıp akma

Durulur gam yeme divane gönül
Er başında duman dağ başında kış
Erilir gam yeme divane gönül"

Yusuf'a Heves Ali'den geriye kalan sekiz köşe kasketi ve bağlaması oldu. 



Kitabın kapağını kapattığımda Aralık ayında kaybettiğim dedemin kasketinin kokusunu içime çektim.



Alıntılar...

" Biliyorum. Ömrün beni beklemekle geçti. Artık bekleme. Heba ettiğim yıllar, ağzımdan kaçırmamak için direnirken hepten unuttuğum adındaki eksik nokta için affet beni sadece. Dünya üzerinde ilk defa senin adında bir serinlik buldum kendime ama mutluluk denen o eski kelimede bile çok fazla kalamadım, affet!
  Ilık ılık sevdiğim, zamansız gittiğim, dünyaya sustuğum, içime attığım!
  Burada çoktan durdu, oralarada dönüyor mu dünya?
  Burnunun direği sızlıyor mu adım geçince?
  Sızlamasın!
  Dünya iyi bir yer değildi. İçimi yalnız sana açtım. Bir iplik gibi yalnız sana çözüldüm.
  Adını sevdiğim!
  Düğüm düğüm geçen yılların, dönüp dönüp durduğum bu bitmez tükenmez rüya için affet beni! "

" Herkesin kendince bir şeye ihtiyacı vardı bu hayatta. Kimi yarasına derman arardı kimi de onun gibi yarasını yeniden kanatmak için çabalardı. "

" Tıpkı bazı hikâyeler gibi, hayat da boşluklarla doluydu ve her ne olursa olsun tamamlanmıyordu."

" Kalbinde derin bir çizikle gezenin, günün birinde her ne pahasına olursa olsun yaranın müsebbibini affetmesi kadar kederli ve ağır bir şey yoktu dünyada. "

" Dağılmış bir yarayım seni bırakıp gittiğimden beri!
  Ölmedim, hayattayım.
  Ama say ki öldüm. 
  Say ki akmayan bir irin, kabuk tutmayan bir gönül yarasıyım on beş yıldır.
  Herkes arkasında bir şey bırakır bir gün.
  Bir işaret, bir söz, bir bakış...
  Ben sana keder, sana veda, sana tutulması zor bir yas bıraktım; üzgünüm. "

" Gözün kaderi görmek, kalbin kaderi yanmaktır evladım. "

" Göz elli kişide kalp birinde kalır. "

Baba dediğin tamamlanmamış bir kelimedir zaten. "

" İnsan öldüğü yaşta kalırmış. Yani kaç yaşında ölürsen geride kalanlar seni hep o yaşta hatırlarmış. Zannedersem, insan birinden ayrılınca da aynı yaşta kalıyormuş. "




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder