İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

18 Mart 2015 Çarşamba

Yabancı Evin Tanıdık Odaları








İtiraf etmeliyim ki kitaba başlarken içinden böyle bir hikaye çıkacağını ve beni günlerdir boğazımda bir yumru ile gezdireceğini asla tahmin etmezdim.
Çocukları tacizden korunmanın yollarına ilişkin verilecek eğitimin altını çize çize sizi bir sürü endişenin içinde bırakırken evladınızla konuşmadığınız ne çok şeyin olduğunun farkına vardırıyor yazar.
Onsekiz yaşından küçük her dört kız çocuğu ve her altı oğlan çocuğu cinsel istismara uğruyor.
Ve siz kitabı okudukça hem öğreniyor, hem ürküyorsunuz. Her anne babanın okuması gereken kitaplardan biri Yabancı Evin Tanıdık Odaları.

Altını çizdiklerim.

" İnsan ister. Tanımak, güvenmek, sevmek ister. Büyümek, yaşamak, güçlenmek ister. Bazen sadece ısınmak ister. Bir evin bir odasında, özgür olmak ister. Kapının dışında başka nefesler de olsun ister. Gerçekler arzularıyla örtüşmediğinde gözlerini kapatır belki. Kulaklarına büyük gelen fısıltıları duymamak için başka sesler hayal eder. Omuzlarına ağır gelen yükün altından kurtulmak için başka diyarlar düşler. "

"İstismara uğrayan çocuğun ses, genellikle sessizliktir."

"Hayalimizde 'yaşlı, sapık adam' veya 'delicanavar' gibi tiplemeler olsa da istismara uğrayan çocuklar çocukların çoğu tanıdıkları ve güvendikleri biri tarafından taciz ediliyor. Bu işi yapmaya yakalanmadan devam eden çocuk tacizcilerinin çoğu; bizim zihnimizdeki 'çocuk tacizcisi' algısına hiçbir şekilde uyumayan, eli yüzü düzgün, beyaz tenli, üst sınıfta eğitim insanlardır. Cinsel suçların gecenin bir yarısı gizlice evlere girmesi sık rastlanan bir olgu değildir.Bu gibi durumların gazete başlıkları ile sık sık karşımıza çıkmasının nedeni, bu olayların nadiren görünmesinden kaynaklanmaktadır. Çoğu durumda bu suçluları evimize bizi davet ederiz bu insanlara çocuklarımıza spor müsabakalarına hazırlama, onlara bir şeyler öğretme, onlarla arkadaş olma izinleri bizzat biz veririz. Çünkü onların canavar oldukları fark etmeyiz bile oysa canavarın ne olduğunu bilen insanlarız biz değil mi? Çocuklarla cinsel ilişki kurmaları dışında çocuk istismarcılarının hem dış görünüş hem de yaşam biçimi olarak bizden hemen hemen hiçbir farkı yoktur. Onlarında meslekleri ve aileleri vardır, iş arkadaşları ve komşuları tarafından sevilen insanlardır. Arkadaşları ve komşuları gerçeği öğrendiklerinde 'bu gerçek olamaz bu insanları tanıyorum iyi insanlardır' onlar diyeceklerdir."



Bir Kaktüs Hikayesi



Oğlan kızı çok sevdi

Kız da oğlanı
Hatta birbirlerinin ilk aşkları idiler.
Ya da kız hala buna inanmak istiyordu.
O zamanlar şimdiki gibi rahat değildi flörtleşmeler.
Okul teneffüslerinde gizli saklı birbirlerine yazdıkları notları verirlerdi. 
Diğer teneffüs saati gelene kadar kalbi ağzında mutlu olurdu kız da oğlan da...
O zamanlar yonca evcimik vardı.
Aboneyim abone biletleri cebimde,
Hem korkarlardı hem severlerdi birbirlerini
Sonra kötü kalpli baba ayrılın dedi,kızdı.
"Dersleriniz, okul hayatınız etkilenir" dedi.
Kız korktu hemen ayrıldı.
Ama hep sevdi.
Ödev kağıtlarına yazdıkları sevgilerini tekrar tekrar okuya okuya hep daha fazla sevdi.
Sonra büyüyüp cesaretleri artınca dayanamayıp yine bir araya geldiler.
Hiçkimse engel olamazdı ki aralarındaki çekime.
Bu defa oğlanın en yakın arkadaşı gelip kıza ben de seni seviyorum dedi.
Kız üzüldü, bunu sevdiğine söyleyemezdi dostu ile arası açılsın da istemezdi.
Kız yine ayrıldı.
Oğlan anlamadı anlam veremedi.
Kız içine akıttı gözyaşını
Gel zaman git zaman tekrar bir araya geldiler
Ama bu defa sondu ve lanet olası bir gurur girdi aralarına ve bir daha bir araya gelmemek üzere ayrıldılar.
Kız evlendi.
Oğlan düğününe kaktüs gönderdi.
Kız evliliğinde başarılı olamadı ve ayrıldı, kızı ile ailesinin yanına döndü.
Oğlan da evlenmek üzereydi belki...
Ama 15 mart 2004 günü kız oğlanı geçirdiği trafik kazasında bir daha görmemek üzere ebediyete uğurladı.
O gün bugündür kız sever kaktüsleri...

Mukaddes Gezmiş




Denize kıyısı olan bir şehirde büyüdüysen

düşemezsin maviden uzağa.
Bumerang gibi gittiğin yerden her döner gelirsin kıyısına.
Baktıkça dalar daldıkça karışırsın köpük köpük dalgasına.
Uzağına düşmeye gör boğulursun.
Hastalık desen değil.
Nefes darlığı desen hiç değil.
Bir maviye hasrettir hep gözlerin.
Her ovanın düzlüğünde kavuşacak her sokağın başından dönünce görecek gibi.
Sonsuz bir hasrettir Deniz
Kavuşması ise bir bayram.
Tıpkı yıllardır Deniz'ine hasret yaşayıp kavuşan "Mukaddes Gezmiş" gibi...